Madeleines
Burç Fırın
Bugüne kadar sipariş verdiğim yiyeceklerin içinden kıl çıkmadığı durum pek nadirdir. Yaşadığım şehirde (Isparta) tarafımdan mimlenmemiş yer çok az maalesef:(
Kıl çıkması durumu kimine çok uç bir durum gibi gelse de ben sürekli karşılaştığım için kanıksadım. bunun yanında tabi tabağın, bardağın, çatal bıçağın da kirli olması cabası… iki kere de kızarmış kara sinek çıktı tabi ama unutmaya çalıştım hep… en kötüsü de köfteden bulaşık süngeri çıkmasıydı ki hala aklımdan çıkmaz, köfteden soğudum:(
geçmiş gün olduğu için adlarını tekrar bişey çıkarsa açıklamak üzere kendime saklıyorum. Bundan sonra tüm falsoları blogumdan açıklayacağım. yıllarca sustum ama artık yeter:))
Açılalı uzun süre olmuştu ancak yeni yerler deneme konusunda kıl olayı yüzünden soğuduğum için denemeye korkmuştum. Sonunda geçen hafta gittim, tabi ki gitmez olaydım dedim. Aslında bir ekmek fırını ancak kahvaltı ya da yemek alternatifli bir menüleri var. İçeri girerken ooo çok hoş bir mekan dedirtmekle beraber duvarlarında asılı olan yeşilçam ünlülerinin fotoğraflarını görünce ne kadar çelişkili bir konsepti olduğunu düşünmeden edemedim. Gayet teknoloji uyumlu garsonlarının menüdekilerin dışına çıkamamaları (kahvaltıdaki peyniri çoğaltıp reçelleri getirmemelerini istedik ama üç kere söylememize rağmen anlamadılar), o kulaklıkları nasıl kullandıkları sorusunu sormamıza sebep oldu. İstediğimiz kahvaltı menüsünde haşlanmış yumurta yoktu. Ekstra istedik ama başka bir kahvaltı türü istediğimizde getirebileceklerini söylediler. Neyse zaten bunlar Isparta’ da ki çoğu mekanda olur:)
Son lokmamda beklenen gerçekleşti ve kaşarlı omletimden kıl çıktı. Tabi şaşırmadık sessizce garsona ilettik. sonra ne mi oldu??
Tahmini olan var mı?? :))
Kadınlar Günü
Kadınlar günü mü?? hııı evet, yalandan bi gün:(( kutlu olsun bari.. etrafta böyle pislik aşağılık bencil erkekler varken, onlara sesini çıkarmayan- kayıtsız kalan çünkü korkan, içinden “bana da bişey yapar gözü dönmüş cani” diye geçiren (ki haklılar) insanlar varken, bu kendini herşey sanan adamlara “kocamdır ne yapsa yeridir” diyip prim veren kadınlar varken daha çooook dayak yenir, daha çooook öldürülen, tecavüze uğrayan kadın olur bu ülkede:(( ve daha çook kutlarız kadınlar gününü o kadar kötü haberin gölgesinde biz…
izleyin lütfen;
Çilek Soslu Tavuk Göğsü
Çilek soslu yalancı (tabiki yalancı ;)) tavuk göğsü
1 litre süt
1,5 bardak şeker
1 bardak un
1 paket vanilya
1 paket krema (200 ml)
10 adet çilek
1 çorba kasığı şeker
2 çorba kaşığı un
Yarım su bardağı ince çekilmiş ceviz
Süt, 1,5 bardak şeker, 1 bardak un ve vanilyayı karıştırarak muhallebi kıvamında pişiriyoruz. 1 paket kremayı ekleyip 2 dk daha pişiriyoruz. Sonra tam olarak 5 dk miskerle çırpıyoruz. Daha kısa süreli çırparsanız katılaşmıyor, süt gibi içmek zorunda kaırsınız:) Bir kare kabı ıslatıp tavuk göğsünü döküyoruz.
Çilek, 1 çorba kaşığı şeker ve 2 çorba kaşığı unu kaynatıp blender’la eziyoruz, boza kıvamına getiriyoruz. Soğuyunca tavuk göğsünün üzerine döküyoruz. Cevizleri ekliyoruz.
İstenirse, üzerine çeşitli biskuviler kırıntı haline getirilerek eklenebilir.
Canım arkadaşım Gaye’ ye teşekkürlerimi sunuyorum;))
Fırında Zerdeçallı Karnabahar (Brokoli) Kızartma
Haşlanmış karnabahar kokusundan nefret eden, karnabaharı sadece çiğ şekilde yeşil salatalarda kullanan biri olarak, birazdan anlatacağım bu basit tarife bayıldım ve hayatımda ilk defa pişmiş karnabaharı çok keyif alarak yedim.
Oğluma karnabahar yedirme girişimlerim, ek gıdalarla karnabahar püresi, kıymalı karnabahar yemeği şeklinde başlamıştı. Sonrasında başka türlü nasıl yeniyor bu karnabahar? sadece çocuğa yedirmeyelim biz de yiyelim derken sevgili Özlem’ in (Özlem Muştun) “ben karnabaharı çiğ olarak fırında kızartıyorum” demesiyle yeni bir şekle büründü. Özlem, karnabaharı çiğ şekilde baharat ve zeytinyağıyla fırında kızarttığını söyledi. Haşlanmamış olması dolayısıyla bu tarifi pek tuttum ben. Ben buna brokoli de ilave ettim:)
Karnabahar ve brokolileri küçük parçalar halinde güzelce yıkayıp kurutuyorsunuz. zeytinyağı, tuz, karabiber, kimyon ve özellikle zerdeçal ekliyorsunuz. zerdeçal, hem sebzelerin tadını bastırıyor hem de lezzetini arttırıyor. Ve de özellikle karnabaharın rengini altın sarısına dönüştürüyor. Güzelce karıştırıp fırın tepsisine koyup fırında pişiriyorsunuz.
Pişme süresi biraz uzun, yaklaşık 45 dk sürüyor. Brokoli koymadığınızda biraz daha kısalıyor.
Diş Hediği
Diş hediği, bebeğin ilk dişi çıktığında yapılan, dişlerin hedikte kullanılan buğday taneleri gibi dizi dizi sağlıklı olması dileğiyle kaynatılan, eşe dosta yedirilen, günümüzde yanına pasta börek de ilave edilen, yapılmazsa bebeğin dişlerinin kötü olacağına inanılan, haşlanmış buğday ve nohut tanelerinin karışımından oluşan, isteğe bağlı olarak tuzlu veya şekerli yenilen üzerine çeşitli kuruyemişlerin serpilebileceği bir yiyecektir.
Ancak aslında bir yiyecek olan hedik lafını duyduğumuzda artık sadece “dişim çıktı partisi” ve de pasta börek yeme seremonisi aklımıza geliyor:))
Fıstık, tatlı mı tatlı Cem Atilla’ mızın için güzel annesinin özenle hazırladığı diş hediği partisi de çok güzel, çok lezzetliydi:)
Menüye geçmeden önce, Cem in başından çıkmayan dişi kadar buğday tanesi döktüğümüzü, Cem Atilla’ nın önüne konan objelerden hangisin seçeceğine uzun süre karar veremediğini sonra da annesinin çocuk doktoru olsun niyetiyle koyduğu krem kutusunu seçtiğini de belirtelim:) bunları niye yaptınız derseniz, diğer bloglarda diş hediğinin ne anlama geldiğini ve o gün neler yapıldığını iyice okuyabilirsiniz:)
Tavuk göğsü, diş kurabiyesi, çooook beğendiğim dereotlu hamuru olan poğaça, zaten hep beğendiğim ve Cem anneannesinin müthiş yaptığı çemen ve başka bir sürü şey masada yerini almıştı ve tabi biz de fotoğraf çekerken zor dayandık:)
Bugün fotoğraflar; sonra yavaş yavaş tarifler gelecek…
Tahinli Çörek
Uzun bir aradan sonra bir tarif ile başlıyoruz blog yazılarına…
Tahinli çörek annemin sık yaptığı bir tarif olup bence çok kolay:)
Yarım paket kuru maya
2 su bardağı ılık süt
1 tatlı kaşığı tuz ve aldığı kadar un ile bir hamur yapıyoruz. Bu tariften bir tepsi çörek çıkıyor, siz istediğiniz kadar artırabilirsiniz. Mayalanmasını beklemeden küçük bezeler alıp (poğaça yapar gibi), avucumuzun içiyle açıp içine bolca tahin sürüyoruz. Ve de istersek ceviz koyuyoruz. Gül böreği yapar gibi rulo şeklinde kıvırıp doluyoruz.. Üstüne de tahin sürüp fırında pişirip afiyetle yiyoruz…
Siz siz olun daha sağlıklı olsun diye “tam buğday unu” koymayın!! Zira arkadaşlarınız taş gibi olmuş kafamız kırılacak şeklinde laflar ediyorlar :)
yeniden merhaba!
Heyyy heyyy duyduk duymadık demeyinnn….. Blogumuz yeniden faaliyette… Hep mi akademik yazı yazayım, hep mi derse gireyim?. Docentlik mi o da ne:))) “kafama tokadan başka bisey takmam” diye bir laf mı vardı ?? Severim
Dunning-Kruger Sendromu
Niteliksiz insanlar neden daha çabuk yükselir, hiç düşündünüz mü? İşte bunun üzerine yapılan bilimsel bir çalışmanın ayrıntıları:
Niteliksiz insanlar neden daha çabuk yükselir, hiç düşündünüz mü? İşte bunun üzerine yapılan bilimsel bir çalışmanın ayrıntıları:
Dunning-Kruger sendromu (Psikolojide Nobel ödülü alan çalışma)
Psikolog Justin Kruger ve David Dunning’in tarihe geçmelerine vesile olan teorileri özetle, “cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır” der.
Metin çözme, araç kullanma, tenis oynama gibi çeşitli alanlarda yapılan araştırmaların sonucunda şu bulgulara ulaşılmıştır:
– Niteliksiz insanlar ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler.
– Niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedir.
– Niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp anlamaktan da acizdirler.
– Eğer nitelikleri, belli bir eğitimle artırılırsa, aynı niteliksiz insanlar, niteliksizliklerini n farkına varmaya başlarlar..
Değerlendirme zaafı:
İki uzman daha sonra, bu teorilerini test etme fırsatı da buldular. Cornell Üniversitesi’ nden 45 öğrenciye bir test yaptılar, çeşitli sorular sordular. Ardından öğrencilerden “testin sonucunda ne kadar başarılı olacaklarını tahmin etmelerini” istediler.
En başarısızların (yani sadece yüzde 10 ve daha az doğru cevap verenlerin), testin yüzde 60′ına doğru cevap verdiklerine, ayrıca iyi günlerinde olsalar yüzde 70′e ulaşabileceklerine inandıkları ortaya çıktı.
En iyilerin (yani en az yüzde 90 doğru sonuç alanların) en alçakgönüllü denekler olduğu (soruların yüzde 70′ine doğru cevap verdiklerini düşündükleri) görüldü.
Not: Dunning ve Kruger bu çalışmalarıyla 2000 yılında Ig Nobel de kazandılar.
Çalışan, kendi kapasitesini değerlendirmekten ve eksikliğini teşhis etmekten acizdir. Ama asıl vahim olan, bu “yetersizlik + haddini bilmeme” kokteylinin, mesleki açıdan, karşı koyulmaz bir itici güç oluşturması. Kariyer açısından bir eksiyken, artıya dönüşmesi.
İşinde çok iyi olduğuna yürekten inanan “yetersiz”, kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve haddi olmayan görevlere talip olmaktan en küçük bir rahatsızlık duymayacaktır. Aksine bunu bir “hak”olarak görecektir.
Bu arada, gerçekten bilgili ve yetenekli insanlar ise çalışma hayatında “fazla alçakgönüllü” davranarak kendilerine haksızlık edecekler, öne çıkmayacaklar, yüksek görevlere kendiliklerinden talip olmayacaklar, kıymetlerinin bilinmesini bekleyecekler (ve bilinmeyince için için kırılacaklar ve kendilerini daha da geriye çekecekler) ve muhtemelen üstleri tarafından “ihtiras eksikliği” ile suçlanacaklardır.
Sonuçta, “kifayetsiz muhterisler” her zaman ve her yerde daha hızlı yükselecekler ve daha yukarılara çıkacaklardır.
Etrafınıza bir bakın, uzmanlara hak verecek misiniz ?
(trpress.com’ dan alıntıdır.)
Son Yorumlar